suriye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
suriye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Esad Bedelini ödeyeceksiniz!

19 Nis 2013

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, el Kaide'yi desteklemekle suçladığı Batılı ülkelerin yüksek bedel ödeyeceğini savundu.


Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, “Suriye’de yaşanan, güvenliği tehdit eden olaylar değil kelimenin tam anlamıyla bir savaştır” dedi.Esad, iç tehditleri de asalaklar, hırsızlar, tekfirciler, El Kaideciler ve Nusracı gruplar olarak açıkladı.
Mezhep savaşı çıkar mı sorusuna Esad, “Suriye halkı muazzam bir halktır, bu konuda bir korkumuz yok” diye cevap verdi.Suriye’de, 1946′da Fransa’dan bağımsızlığın ilan edilmesinin yıl dönümünde kutlanan Cela (Bağımsızlık) Bayramı dolayısıyla hükümete ait El-İhbariyye televizyonuna özel demeç veren Esad, ülkede yaşanan son durumu değerlendirdi. Devlet Başkanı Esad, Bağımsızlık Bayramı’nda halka seslenerek, “Sömürgeci, ordularını alıp çıkmış ama egemenlik ve karar hakkını da beraberinde götürmüşse bağımsızlığın bir kıymeti kalmaz. Gerçek bağımsızlık, sömürgeciler tam olarak gittiklerinde ve egemenliği kelimenin tüm anlamlarıyla geri aldığımızda yaşayacağımız bağımsızlıktır. Eğer orada işgal altındaki bir ülkede özgür bir halk varsa, onların durumu, egemenliğini kaybetmiş bir halktan ve kararı kaybeden bir devletten daha iyidir” ifadesini kullandı.
İÇ VE DIŞ TEHDİTLERE MARUZ KALIYORUZ
Suriye’nin iç ve dış tehditlere maruz kaldığını bildiren Esad, şöyle konuştu:”Suriye’yi yeniden sömürgeleştirmek istiyorlar, bu defa geleneksel taktikleri bırakıp, yeni taktikler deniyorlar. Suriye’ye dışarıdan farklı uyruklu savaşçılar gönderiyorlar. Buna ‘modern sömürgeleştirme’ diyoruz, en sonuncusunu Irak ve Afganistan’da yaşadık. Suriye’de yaşanan, güvenliği tehdit eden olaylar değil kelimenin tam anlamıyla bir savaştır. Amerika’nın başkanlığındaki batı güçleri, Avrupa’da bile bazı devletlerin bağımsız olmasına izin vermiyor, üçüncü dünya ülkelerinin ise boyun eğmesini ve kendi menfaatleri doğrultusunda davranmasını istiyor.”
Suriye’nin, tarih boyunca emperyalistlerde hakim olma isteği uyandırdığını anlatan Esad, “Bu emperyalist ülkeler, savaşta taraf durumundadır. İlk başlarda siyaset ve medya aracılığıyla aleyhimizde verdikleri destekle bunu gösterdiler. Son zamanlarda ise muhalefete maddi ve lojistik destek sunmaya başladılar, silahlanma alanında da destek sağladıklarını düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
BATI EL KAİDE’Yİ DESTEKLİYOR
Batı ülkelerini sert bir dille eleştiren Esad, şöyle devam etti:”Batı, çifte standart uyguluyor, Suriye’de terörü finanse ediyor ve El Kaide örgütünü destekliyor ancak bunun bedelini Avrupa ve Amerika’nın ortasında ağır ödeyecek. Batı, razı olmadığı devletler aleyhinde elindeki her kartı kullanıyor, El Kaide üyeleri başka ülkelerin yükünü hafifletmek için Suriye’ye gönderiliyor. Batı Mali’de El Kaide ile savaşırken Suriye’de, Libya’da ve başka yerlerde El Kaide’yi destekliyor. Afganistan’da da desteklemiştiler sonra bu durum onlara pahalıya mal oldu. Bu durum Suriye’nin yıkılmasına neden oluyor, mesele bizim ya da onların kazanması değil, sonuçta ağır bedel ödeyecek olan Suriye’dir.”
HIRSIZLAR, ASALAKLAR, TEKFİRCİLER, AL KAİDECİLER, NUSRACILAR

Esad, iç tehdidin de önemli bir etken olduğunu belirterek, “İç etkenler de var, hırsız gruplar var, bazı terör olaylarını yapmaları için dışarıdan maddi anlamda desteklenen asalak gruplar var, tekfirci, El Kaideci, Nusracı gruplar var, hepsi bir düşünce etrafında birleşmiş durumda, hırsızlar ve asalaklar ağır darbe yedi, bir kısmı dağıldı, bir kısmı tekfircilerin arasına karıştı. Biz şimdi tekfirci gruplarla mücadele ediyoruz” ifadesini kullandı.
MEZHEP SAVAŞI ÇIKAR MI
“Suriye’de mezhep savaşı çıkar mı” sorusuna Esad, şu yanıtı verdi:”Her toplumda, sınırlı fikirleri olan, dar ufuklu, vatan sevgisi zayıf kişiler vardır. Bunlar kriz zamanlarında zararlı fikirleriyle ortaya çıkar. 1980′li yıllarda Müslüman Kardeşler (İhvan) krizinde, İhvan mezhepçi düşünceyi kullandı, internet ve uydu televizyonlarının olmamasına rağmen mezhepçi düşünceyi yaymada başarılı oldular. İhvan yenildiğinde Suriye’de durum normale döndü. Suriye halkı muazzam bir halktır, bu konuda bir korkumuz yok.”Esad, sınırlı fikirli mezhepçilerin kendisini korkutmadığı ve kaygı duymadığını belirten Esad, “Suriye halkı bilinçli bir halktır. Bu geçen iki yıl bunu gösterdi, yoksa çok daha farklı bir durum görebilirdik. Suriye’de durum, krizin başladığı dönemlere göre daha iyi, krizin başında mezhepçi üslup ve medya yalanları sebebiyle insanlar korkmuştu. Süreç içinde halkın bilincinde bir artış oldu, yalanları gördüler, güven içinde yaşadıkları eski Suriye’yi hatırladılar. Halk bizi iyimser kılıyor, iyimserliğimizi özellikle güçlü şehit ailelerinin duruşundan alıyoruz” diye konuştu.Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Arap ülkeleri ile Türkiye’nin, Suriye yönetimine karşı aldığı tavrı da eleştirdi.
Alıntı : http://sozcu.com.tr/2013/dunya/esad-bedelini-odeyeceksiniz.html
Devamı ...

İsrail saldırısı kanıtlandı

24 Ara 2010
İsrail saldırısı kanıtlandı
Wikileaks’in elinde bulunan ancak henüz kamuoyuyla paylaşılmayan bir belge İsrail’in Suriye’nin nükleer tesisleri üzerine düzenlediği saldırının ilk açık kanıtı oldu. İsrail jetlerinin El Kibar tesisine düzenlediği hava harekatı sonrasında Hatay'a boş füze tankı düşürmesi, Türk hava sahasının kullanıldığı yönünde büyük tartışmalara neden olmuştu. Yedioth Ahronoth gazetesinin ele geçirdiği belge dönemin Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından dünyanın her yerindeki ABD misyonlarına gönderilmiş. 25 Nisan 2008 tarihli ve “confidential” etiketli belgeye göre dönemin Dışişleri Bakanı Rice, dünya genelindeki bakanlık temsilcilerine, “6 Eylül 2007 tarihinde İsrail, Suriye’nin belli ki Kuzey Kore’nin yardımıyla inşa ettiği gizli nükleer reaktörü yok etti” mesajını gönderdi. Bu belgeyi, Wikileaks’in sitesinde yayınlanmasından önce Yedioth Ahronoth’tan Ronen Bergman’ın bugün ortaya çıkardı. Belgenin önemi saldırının ilk resmi ve detaylı teyidi olması açısından önem taşıyor. Belgede operasyon öncesi istihbarat toplanması, İsrail ve ABD arasındaki işbirliği, her iki ülkenin de paylaştığı can sıkıcı ve zorlu sonuçlar, İsrail hükümetinin Suriyeyi bombalama kararı ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın karşılığında bir savaş açmasından duyulan korku gibi noktalara değiniliyor. Belgede Rice, “Bugüne kadar bu bilgiyi sizden bir çatışma yaşanır korkusuyla ve böyle bir şeyi önlemek için sakladık” diyor. Yazışmanın ilk ve en çarpıcı kısmı Rice’ın ağzından şöyle: “Sizleri, İsrail saldırısının Suriye’nin doğusunda El Kibar denen bir çöl arazideki gizli reaktörü yok etmeyi amaçladığı konusunda bilgilendirmek isterim. İsrail’in operasyonu başarılı oldu – reaktör tamiri mümkün olmayacak şekilde yok edildi. Suriye bölgeyi tamamen boşalttı, bölgede daha önce ne olduğuyla ilgili kanıtları ortadan kaldırdı ve araziye yeni bir inşaat yaptı. Kesin kanıtlara dayanarak, Kuzey Kore’nin Suriye’nin reaktörü inşa etmesine yardım ettiğine inanıyoruz. Dahası artık bu konuda size daha fazla bilgi vermenin zamanı geldiğine karar verdik.” Belgede, ABD istihbarat birimlerinin İsrail’den kendilerine gönderilen bilgileri teyit etmek için aylarca çalıştığı ve reaktörün “barışçıl amaçlar için inşa edilmediği” yönünde ellerinde güvenilir kanıtlar olduğu da ifade ediliyor. Rice mektubu, “Suriye’nin saldırıdan aylar sonra sürdürdüğü esrarlı tavrı ve yalanları bize gizleyecek bir şeyleri olduğu yönünde açık kanıtlar sunuyor” şeklinde sona erdiriyor. TÜRK HAVA SAHASI KULLANILDI TARTIŞMASI İsrail jetleri Eylül 2007’de nükleer silah üretmekle suçladığı Suriye`nin El Kibar tesislerini bombaladığında, dönüş yolunda Hatay`a boş bir füze tankı düşürmüştü. İsrail uçaklarının Türk hava sahasını kullandığının ortaya çıkması Türkiye'yi de tartışmaların merkezine çekmişti.
Devamı ...

Yeni bir Ortadoğu doğuyor

30 Ağu 2010

Yeni bir Ortadoğu doğuyor!


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye, Türkiye, Ürdün ve Lübnan’ın serbest ticaret ve serbest vize ülkeleri olarak ilan edileceğini açıkladı.


Yeni bir Ortadoğu doğuyor!Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye, Türkiye, Ürdün ve Lübnan’ın serbest ticaret ve serbest vize ülkeleri olarak ilan edileceğini açıkladı.
Four Season Otel’de düzenlenen 5. Türk - Arap Forumu’nda konuşan Davutoğlu, İstanbul’un bugün tarihi bir toplantılar silsilesine ev sahipliği yaptığını, 17 Dışişleri Bakanı ve 5 Arap ülkesinden farklı temsilcilerle görüşeceklerini açıkladı. 22 ülkeden gelen bakanlara izlettirmek üzere özel bir sanatsal faaliyet düzenlemek istediklerini de belirten Davutoğlu, ancak bu sanat faaliyetinin İsrail askerlerinin saldırısında ölen 9 Türk vatandaşın anısına hürmeten iptal edildiğini söyledi. Türk ve Arap dünyası arasında zihniyetlerde oluşan, inşa edilen duvarların birer birer yıkıldığını dile getiren Davutoğlu, oluşan yeni zihniyetin gelecek kuşaklarda önemli etkiler oluşturacağını kaydederek, “Sinop’tan Ekvator’a, İstanbul Boğazı’ndan Aden Körfezi’ne kadar dünyanın en önemli kuşağına sahibiz. Biz bu kuşağın güvenlik ve ekonomik alan haline dönüştürülmesi konusunda kararlıyız. Başbakan, bütün bu havzayı tek bir havzaya dönüştürme hedefindedir” dedi.
 
KÜÇÜK BİR KIVILCIM, BÜYÜK YANGINA DÖNÜŞME POTANSİYELİ TAŞIYOR
 
Bu bölgeyi güvenlik bölgesine dönüşürken en büyük tehdidi Filistin’e yapılan baskı politikalarının oluşturduğu kanaati taşıdıklarını dile getiren Davutoğlu, bu bölgenin son derece kırılgan bir yapıya sahip olduğunu, küçük bir kıvılcımın, büyük bir yangına dönüşme potansiyeli taşıdığını söyledi. Bu bölgedeki sorunlara Türkiye’nin kayıtsız kalmayacağına dikkat çeken Davutoğlu, şunları söyledi:
“Kim ne derse desin, bu bölgedeki sorunlarla ilgilenmeye devam edeceğiz. Türkiye’nin sorunu değil demeyeceğiz. Tam bir ekonomik liberalleşme olmasını istiyoruz. Kars’tan kalkan bir arabanın, Moritanya kadar gitmesini ümit ediyoruz. Hem Arap, hem de Körfez İşbirliği Konseyi ile serbest ticaret anlaşmaları geliştirdik. Suriye - Türkiye - Ürdün ve Lübnan arasında serbest ticaret ve serbest vize ülkeleri olarak ilan edilecek. Bu ülkeler arasında hiçbir engelle karşılaşmadan insanlar ve mallar seyrüsefer halinde olacak. Sınır kapılarında başka bir ülkeye gittiklerini daha anlamayacaklar. Bölgemiz artık krizler ve geri kalmışlıklar bölgesi değil, yükselen bir bölge. Bu bölge barış ve güvenlik haline dönüşecektir. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde en radikal değişiklikleri gerçekleşecektir. Türkiye ile Arap dünyası arasında en kapsamlı diyalogu gerçekleştireceğimiz inancındayız.”
 
TÜRK EKONOMİSİ ÇOK GÜÇLÜ TOPARLANMA YOLUNA GİRDİ
 
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin krizi mali disiplin, makro ekonomik politikalar sayesinde en az hasarla atlatmayı başardığını belirterek, “Türk ekonomisi çok güçlü toparlanma yoluna girdi” dedi. “Şimdi ilişkileri güçlendirme zamanı” diyen Bakan Şimşek, Türkiye ve Arap dünyası ticari ilişkilerin 2002 - 20009 yılları arasında 4 kat arttığına dikkat çekti. Türk ve Arap ekonomisinin, birbirini tamamlayıcı nitelik taşıdığını ve Türkiye’nin son derece büyük bir pazarı olduğunu vurgulayan Şimşek, şunları söyledi:

“Türkiye, AB ülkelerinin ekonomileri ile yarışır hale geldi. Enerji ve yatırım konusunda Türkiye iştahı yüksek bir ekonomi. Yatırım ve ortaklıklar açısında çok cazip. Türkiye, gerçekten gelişmekte olan bir pazar. Ekonomide ciddi reformlar gerçekleştirdi. Kriz nedeni ile geçen yıl ciddi bir belirsizlik vardı. Bu krizi, mali disiplin, makro ekonomik politika sayesinde en az hasarla atlatmayı başardık. Türk ekonomisi çok güçlü bir toparlanma yoluna girdi. OECD ile kıyaslandığında GSYH büyümesinin yüzde 6 olduğunu görürsünüz. Büyümekte olan ülkeler arasında yerimizi almaya devam ediyoruz. Müslüman dünya geçmişte çok büyük medeniyetler kurdu. Yenilikçiliğin ve aydınlanmanın kaynağıydı. Neden köklerimize geri dönüp, güçlerimizi yeniden keşfetmeyelim ki.

Türk ve Arap ülkeleri arasında serbest ticaret anlaşmaları elbette faydalı olacaktır. insanlarımızı eğitmeye daha fazla kaynak ayıralım. Alt yapıya yatırım yapalım. Uzun süreli istikrarar kavuşmamızın anahtarı buradadır.”

İsrail’in Türk konvoyuna saldırısını da sert bir dille eleştiren Bakan Şimşek, “Bölgemizde Gazze’deki insanların acılarına kayıtsız kalamayız. Uluslararası sularda gerçekleşen terör faaliyetleri konusunda dehşete kapılıyoruz ve görmezden gelemeyiz. Forum’un buna katkıda bulunacağına inanıyorum” dedi.
 
ORTAK TAKAS BANKASI KURALIM
 
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı(TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, iki ülke arasında güçlü bir bankacılık ağı tesis edilmesi gerektiğini belirterek, “Ortak bir takas bankası kurmalıyız. Böylece yabancı bankalara bağımlılığı azaltabiliriz” çağrısında bulundu.
5. Türk - Arap Ekonomi Forumu’nda konuşan Hisarcıklıoğlu, Atlantik Okyanusu’ndan, Basra Körfezi’ne kadar 350 milyonluk Arap iş dünyasının Türk iş aleminin kalbinde özel bir yeri olduğunu söyledi. Hisarcıklıoğlu, “Nu mutlu ki mühendislerimiz, inşaatçılarımız, iş adamlarımız, Arap dünyasının her yerinde varlık gösteriyor. Dünyadaki güç dengesi yeniden kurulurken, bölge içi sorunlarını çözmüş, refah ve istikrara ulaşmış güçlü bir Arap Dünyası, türk iş camiasının ortak arzusudur” dedi.

Küresel düzen içinde enerji, gıda, su iş güvenliği gibi konularda meydan okumalara karşı işbirliği yapılması gerektiğinin altını çizen Hisarcıkloğlu, Arap iş dünyasına ortak bir takas bankası kurulması için çağrıda bulundu. Hisarcıklıoğlu, “Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler son yıllarda çok hızlı gelişmiştir. Bunu devam ettirmek için ülkelerimizi birbirine bağlayan, ulaştırma ağlarını modernize etmeliyiz. Basra’dan Doğu Akdeniz’e, Kızıldeniz’den, Karadeniz’e modern bir şekilde birbirine bağlanmalıdır. İkinci olarak da ülkelerimiz arasında güçlü bir bankacılık ağı tesis etmeliyiz. Ortak bir takas bankası kurmalıyız. Böylece Türk ve Arap iş aleminin, yabancı bankalara bağımlılığını azaltabiliriz” dedi. Hisarcıklıoğlu, Türkiye - Lübnan, Türkiye - Körfez İşbirliği Konseyi serbest ticaret anlaşması müzakerelerinin de tamamlamak gerektiğini vurgulayarak, “Bu iki anlaşma imzalandığı zaman, Doğu Akdeniz ile Basra Körfezi arasında geniş bir serbest ticaret alanı meydana getirmiş olacağız” dedi. Al İktissad Wal Aamal Group Raouf Alou Zaki, Türk - Arap Forumu’nun 6’ncısının 2011’de Türkiye’de düzenleneceğini söyledi.
 
ORTAK DEKLARASYON
 
Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Suriye arasında serbest ticaret ve serbest vize bölgesi oluşturulmasına ilişkin ortak deklarasyon açıklandı.
Türk-Arap İşbirliği Forumu 3. Dışişleri Bakanları toplantısının sonunda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından okunan ortak deklarasyonda, “Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Suriye arasındaki ilişkilerin birbirlerine ortak tarih, kültür ve coğrafyayla emsalsiz bir şekilde bağlı olan halklarının iradesi temelinde artmakta olan siyasi diyalog, ekonomik karşılıklı bağımlılık ve kültürel etkileşim temelinde nitelendiği” bildirildi.

Mevcut işbirliğinin çok uluslu ve kurumsal bir çerçevede güçlendirilmesi, uzun vadeli stratejik ortaklığın ve aralarındaki dayanışmanın geliştirilmesi ve ekonomik entegrasyona doğru ilerlenmesi hedefine dikkat çekilen deklarasyonda, “Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi (YDDİK)” tesis edilmesi ve bu ülkeler arasında serbest ticaret ve dolaşım alanı oluşturulmasının kararlaştırıldığı belirtildi.

YDDİK’nin, ortak çıkarlar ve ilgi alanları çerçevesinde işbirliğinin geliştirilmesi konusunda sağlam bir temel teşkil eden serbest ticaret ve vize muafiyeti alanlarındaki mevcut ikili anlaşmalar ve uygulamalar temelinde yapılacağı ifade edilerek, Türkiye’nin bu anlayışla Suriye, Ürdün ve Lübnan’la vize muafiyeti anlaşmalarını yürürlüğe koyduğu hatırlatıldı. Türkiye’nin ayrıca Suriye ve Ürdün’le serbest ticaret anlaşmaları imzaladığının da hatırlatıldığı deklarasyonda, Türkiye ile Lübnan arasında serbest ticaret anlaşmasının (STA)imzalanabilmesi için de müzakerelerin halen devam ettiği kaydedildi.
Deklarasyonda, Türkiye ve Lübnan’ın bu bağlamda iki ülke arasında STA’nın en kısa zamanda akdedilebilmesi için müzakereleri aktif bir şekilde sürdürme taahhüdünde bulundukları belirtilerek, bu hususun dörtlü sürece tam katılım sağlanması açısından gerekli olduğu vurgulandı.
Deklarasyonda, dörtlü mekanizmanın taraflar arasındaki ikili taahhütlerin yerine geçmeyeceği, bölgedeki tüm diğer kardeş ve dost ülkelerin katılımına açık olacağı belirtilerek, dörtlü konseyin koordinasyonunun dışişleri bakanları tarafından yapılacağı bildirildi.

Konsey’in yılda en az bir kez istişare amaçlı başbakanlar düzeyinde toplanacağı ve katılımcı ülkelerin ev sahipliğini dönüşümlü üstleneceği belirtildi.
Deklarasyonda, enerji, ticaret, gümrük, tarım, sağlık, yatırımlar, içişleri, su, çevre ve ulaştırma gibi alanlar ile gündeme bağlı olarak diğer alanlardan sorumlu bakanların da Konsey’e iştirak edebilecekleri ve Konsey’in işbirliğinin ortak çıkarlar çerçevesinde diğer alanlarda gelişmesine paralel olarak bu alanlardan sorumlu bakanları da içerecek şekilde geliştirilebileceği vurgulandı.

Konsey’in çalışmalarının koordinasyonunun ve toplantıların gündemlerinin nihai hale getirilmesinin katılımcı ülkelerin dışişleri bakanları tarafından yapılacağı belirtilerek, Konsey üyesi bakanların karşıtlarıyla yılda en az bir kez dörtlü formatta toplanarak, Konsey’e sunulmak üzere görev alanlarına giren alanlarda somut adımlar atılmasına yönelik eylem planları geliştirecekleri bildirildi.

Deklarasyonun ilan edilmesi sırasında Davutoğlu’nun yanı sıra Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Ürdün Dışişleri Bakanı Nasır Cevde ve Lübnan Dışişleri Bakanı Ali Eşşami de bulundu.
Devamı ...